Panel-2

Sinemada Yeni Açılımlar

Sinema, özellikle de yeni anlatılarda, görsel ve işitsel anlamda klasik döneme göre büyük oranda farklılaşmıştır. Öyle ki, anlatı araçlarının, yeni film üretimlerinde çağdaş uygulamalarla sinemayı zenginleştirdiğinden söz edilebilir. Bu çok yönlülük, sinemaya farklı açılardan bakabilmeyi, yeni yaklaşımlar geliştirmeyi olanaklı kılmaktadır. Bilinen sinema pratiklerine ek olarak, çağdaş anlatıda çeşitlenen ve özgürleşen bir film anlayışı kaçınılmaz olmuştur. Salt uygulama alanlarıyla değil, izleyici araştırmalarıyla da önemsenir hale gelen bu görsel sanat, günümüzde farklı açılımlara yol açabilir bir düzeye ulaşmıştır. Kıymetli olan, yeniliklerden doğabilecek deneysel anlatıların da hem üretim hem de seyirci açısından tartışılabiliyor olmasıdır. Bu bağlamda, sinemaya farklılık katan yenilikçi sinematografik uygulamalarla, izleyicide yeni düşünsel süreçler yaratabilen bir yapıdan bahsetmek gerekir. Sinema, klasik anlatıların ve alımlamanın sınırlarını çoktan aşmış, estetik anlatı formlarını zorlayan yenilikçi hali ile yeni tartışmaları başlatan yapımları ağırlar hale gelmiştir. Bununla birlikte bu gelişmeler, klasik anlatılara olan ilgiyi azaltmamış, aksine, klasik anlatıların güncel yaklaşımlarla ve yeni kavramlarla ele alınmasına da imkân vermiştir.

 

Eda Arısoy

ÖZET:

Sinemada Ses-imaj

Sinema, anlatı araçlarının özel oluşu, imaj bütünlüğü ile yeni anlamların ortaya çıkabildiği yapısı ile farklı bir sanat dalıdır. Sinematografik unsurların kullanım şekilleri ile çeşitlenebilen anlatı türleri, sinemayı ayrıştıran ve özgün konuma getiren en temel özelliktir. Sinema, görüntü temellidir ancak bir anlatı aracı olarak filmlerdeki ses unsuru da görüntü kadar öneme sahiptir, çünkü sesin sinematografi bütünlüğü içerisinde salt görüntüyü tamamlayıcı değil, anlatıya katkıda bulunucu, kimi zaman yön verici nitelikte olduğu da bir gerçektir. Farklı türlerdeki filmlerde ses-imajın nasıl konumlandığı, filmin anlatı yapısını da ortaya koymakta önemlidir. Çağdaş sinema üretimlerinde ses-imaj kullanımı da farklı konumlanmış, yenilikçi, anlatıya odaklanan ses tasarımları ortaya çıkmıştır. Sinematografik anlatıda ses-imaj, farklı konumlanma noktalarıyla, filmin anlatısına önemli bir katkı sağlamaktadır. Sesin sinemaya dahil oluşunun gecikmesi, görüntü imajları öncelikli konuma getirmiş olsa da, yeni sinema yapımlarında ses-imaj görüntü imaja destek olmanın yanı sıra kendi başına da yeni anlamlar üretebilecek kadar güçlü konuma gelmiştir. Sinematografik anlatı içerisinde konumlanma noktasını özerkleştirmiş, ses tasarımı olgusu içerisinde yönetmenler için anlatı aracı olarak hakkettiği öneme erişmiştir. Ses ve sessizlik sinemada ciddi anlatı araçlarıdır.

 

Biyografi

 1995 yılında fotoğrafçılığa, 2003 yılında video ve kısa film çalışmalarına başladı. 2008 - 2017 yılları arasında AFSAD bünyesinde sinema ve film üzerine eğitimler verdi. AFSAD  bünyesinde 2009-2015 yılları arasında eğitmenliğini yaptığı kurs ve çalışma atölyelerinde üretilmiş olan projelerin genel sanat yönetmenliğini üstlendi. 2016 yılında başladığı video çalışmalarını, fotoğraf geçmişiyle harmanlayarak fotoğrafı ve videoyu ortak anlatımda buluşturmaya halen devam etmektedir. 2015-2017 yılları arasında da AFSAD  yönetim kurulu başkanlığı yaptı. Bağımsız projelerinin yanı sıra, sinema alanında akademisyen olarak görev yapmaktadır. Yönetmenliğini ve görüntü yönetmenliğini üstlendiği kısa filmleri, tanıtım ve reklam filmleri vardır. Basılmış ve yayınlanmış kitap bölümleri ve akademik makalelerinin yanısıra “Türk Sinemasında Ses-İmaj” adlı bir kitabı basılmıştır. Ankara Fotoğraf Sanatçıları, Sinema ve Felsefe, Kadın Fotoğrafçılar Dernekleri üyesidir.

Fırat Osmanoğulları

Yüce:

Filmlerdeki korku, acı ve tiksinti verici unsurların yarattığı hazzı anlamlandırabilmek adına kullanışlı bir kavram

Filmler bizi sadece güzel olan ile karşılaştırmaz; dolayısıyla bizde sadece güzel olan ile karşılaşmamızdan kaynaklı bir hoşlanma yaratmakla kalmaz. Güzel olan ve hoşlanma yaratan görüntü ve seslerin yanı sıra, korku, acı ve tiksinti verici imajlar, görüntülerine katlanabilmenin zaman zaman imkânsız hale geldiği son derece çirkin yaratıklar, canavarlar, deforme bedenler, tüyler ürpertici sesler, kulak tırmalayan çığlıklar da filmlerde çokça mevcuttur. Ancak seyir sırasında bu türden görüntü ve sesler ile karşılaştığımızda, çoğu zaman salonu terk etmeyip/ekranı kapatmayıp seyretmeye devam ederiz. Üstelik estetik bir haz talebi ile birlikte... Özellikle Edmund Burke ve Immanuel Kant'ın sistematik bir düzeyde ele aldığı 'yüce' kavramı, seyircide negatif hisler üretmeye yönelik imajların nasıl oluyor da aynı anda estetik bir haz talebi ile seyredildiğini, bu 'negatif' haz talebinin oluşabilmesi için hangi koşulların gerekli olduğunu anlamamıza olanak sağlayabilmektedir. Fırat Osmanoğulları, çeşitli örnekler ile farklı açılardan güzelin ve yücenin imajlarını tartışıyor.

Biyografi

1987'de İstanbul'da doğdu. 2009 yılında Başkent Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra, yüksek lisansını Gazi Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde, doktorasını ise Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde tamamladı. 'Gotik Film Estetiği' adında bir kitabı, çeşitli akademik ve akademi dışı mecralarda yayınlanmış makaleleri bulunmaktadır. Ayrıca, ilk sayısından itibaren, SineFilozofi dergisi bünyesinde aktif olarak yer almaktadır.

Işkın Özbulduk Kılıç

Nörofenomenolojik Film Seyirciliği

Film seyirciliği, çok boyutlu bir deneyimi içermektedir. Film çalışmalarının başlangıcından itibaren bu deneyimi anlamak için girişimler olmuş, kuramlar geliştirmiştir. Bugün gelinen noktada yeni yaklaşımlar ve yönelimler yanında pek çok yaklaşımın kesiştiği melez yaklaşımlar da gelişmiştir. Bu yaklaşımlar içerisinde nörobilim yeni bir kesişim noktası olarak açığa çıkmaktadır. Bugün artık, kaçınılmaz bir biçimde nörobilim çağı yaşanmaktadır. Bu nedenle seyirci çalışmalarında nörobilimsel bir yöneliminin olması beklenen bir gelişmedir. Ancak böylesi bir yönelim indirgemeci bir yaklaşımın gelişmesine dair riskler içermektedir.  Bu çalışma, bu riskleri bertaraf etmeyi ve seyirciye dair bütünlüklü bir yaklaşım geliştirmeyi hedefler. Çalışma,1990’larda zihin-beden sorununu çözümlemek üzere açığa çıkan ve felsefi bir yöntem olarak sunulan nörofenomenoloji yönteminin film çalışmalarına aktarılması hususunda bir açılım yaratmayı ummaktadır. Bu sayede, nörofenomenolojik film deneyiminin soruşturulmasının imkanlarını tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Bunun sonucunda da düşünmenin çeşitli boyutları olarak kabul edilen sanat, bilim ve felsefe arasında bir denklem kurarak yeni bir seyirci kuramının sistematikleşmesi olanağına kapı açılması umulmaktadır.

Biyografi

Lisans eğitimini 2010 yılında Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesinde tamamladı, aynı zamanda Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Felsefe bölümünde yandal eğitimi gördü. 2012 Yılında Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları, 2016 Yılında da Gazi Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde, Yüksek Lisans Eğitimini tamamladı. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde doktora eğitimine devam etmekte ve araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Sinema ve Felsefe Derneğinde başkan yardımcılığı görevini sürdürmektedir.

6. AFSAD Kısa Film Festivali
linkedin facebook pinterest youtube rss twitter instagram facebook-blank rss-blank linkedin-blank pinterest youtube twitter instagram